sonraki
önceki
öğeler

Press Release

Avrupa’nın kıyı şeridi çevresel anlamda ‘geri dönüşü olmayan bir noktaya' doğru ilerliyor.

Dili değiştir
Press Release Yayınlandı 03.07.2006 Son değiştirilme 03.06.2016
Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) tarafından bugün Kopenhag’da açıklanan yeni bir rapora göre, Avrupa’nın eşsiz kıyı alanları, kendi popülaritesinin giderek daha da tehlikeli bir hale gelen tehdidi altında.

Basın bülteni - Kopenhag, 3 Temmuz 2006, Pazartesi

Avrupa’nın kıyı şeridi çevresel anlamda ‘geri dönüşü olmayan bir noktaya' doğru ilerliyor.


Milyonların denize yıllık yolculuğu başlarken etkiler değerlendirildi.

Avrupa Çevre Ajansı (AÇA) tarafından bugün Kopenhag’da açıklanan yeni bir rapora göre, Avrupa’nın eşsiz kıyı alanları, kendi popülaritesinin giderek daha da tehlikeli bir hale gelen tehdidi altında.

‘Avrupa’nın kıyı bölgesinin değişen yüzü’, kıyı alanlarının özellikle eğlence ve turizm sektörü tarafından daha yoğun kullanımının kıyısal ekosistemlerin hassas dengesini olumsuz etkileyeceği konusunda uyarıyor.

Örneğin, 20. yüzyılın başlarından bu yana, Avrupa’nın (çoğu kıyısal olan) sulak alanlarının yaklaşık üçte ikisi kullanılamaz hale geldi. Kıyılara ilişkin hazırlanan bu raporda Akdeniz’deki gelişimin, kıyı alanlarının yüzde 50'sinden fazlasının betonun egemenliğine girmesi nedeniyle ‘Akdeniz duvarı’ olarak ifade edilen ‘Med wall’u yarattığı belirtiliyor.

AÇA Genel Müdürü Prof. Jacqueline McGlade, “Kıyı şeritlerimiz, bitki ve hayvan sayıları ile bunların çeşitliliği açısından en zengin ekosistemlerdir. Kıyılar aynı zamanda Avrupa’ya açılan ekonomik kapılardır; birçok toplumun yapısal bir parçasıdır ve yaşam kalitemiz açısından büyük önem taşımaktadır” diyor.

Prof. McGlade sözlerini “Kıyısal alanlarımızı korumak için bu alanları yapılaşma, yaşam, eğlence ve taşımacılığın sınırsız olarak hayata geçirilebileceği serbest alanlar ya da geçiş aracı gibi görmekten vazgeçmeli; bunun aksine, pek çok toplumun merkezindeki görünümü ve güzelliği destekleyen hassas sistemler olarak kabullenmeliyiz” şeklinde sürdürüyor.

Raporun işaret ettiği başka bir nokta da, Avrupa kıyılarındaki nüfus yoğunluğunun iç kesimlerden çok daha fazla olduğu ve daha hızlı yükselmeye devam ettiğidir. 1990 ve 2000 yılları arasında, kıyı alanlarındaki (yollar ve binalar başta olmak üzere) doğal olmayan yüzeyler hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde artış gösterdi.

En hızlı gelişme Portekiz (on yılda % 34 artış), İrlanda (% 27) ve İspanya’da (% 18), bu ülkeleri takiben de Fransa, İtalya ve Yunanistan’da gerçekleşti. En çok etkilenen sahil bölgesi ise Batı Akdeniz tarafı oldu. Büyük bir kısmı AB fonları ile gerçekleştirilen ekonomik yeniden yapılanma; altyapı gelişimine, dolayısıyla da iskanın artmasına hız kazandıran bir etmen oldu.

Hazırlanan raporda, iklim değişikliği, toplumun giderek yaşlanması ve refah seviyesinin yükselmesi, boş zamanların artması ve seyahat maliyetlerinin azalması gibi etmenler bir araya geldiğinde Avrupa'nın kıyı şeridinin ciddi bir bunalım geçirmesine neden olduğu da belirtiliyor.

AÇA Genel Müdürü Profesör Jacqueline McGlade bu konuya ilişkin olarak yaptığı yorumda “Kuzey Avrupa’dan bir aileyi, İspanyadaki bir sahile getirmek için gereken alt yapıyı bir düşünün: Ulaşım politikaları ve destekleri, pasaport anlaşmaları, fon temini bunlardan sadece birkaçı. Şimdi durumu bir de gidilen yer açısından düşünün. Turist olarak bizler bölgesel gelire ve istihdama katkıda bulunuyor olabiliriz. Fakat aynı zamanda, oldukça sınırlı koruma önlemlerine sahip ve üstelik bu kadar yoğun bir kullanıma karşı çok da dayanıklı olmayan bu bölgelere kirlilik de götürüyor ve oralardaki eko-sisteme zarar veriyoruz. Bu etkiler yerel dahi olsa, Avrupa ölçeğinde oluşturacağı sıkıntılar ve çözüm ihtiyaçları göz önüne alınmalıdır” diyor.

Bu zor duruma karşın kıyı şeritlerimizi; akarsu havzaları, kıyı alanları ve deniz bölgelerinden oluşan bir mozaik olarak dikkate alan bütünsel bir anlayış içinde kıyı sorunlarıyla mücadele etmeye yönelik yeni fırsatlar sunulmaya başlandı. Rapor, 2006’da Avrupa Komisyonu tarafından yeniden gözden geçirilen ‘bütünleşik kıyı bölgesi yönetiminin’ halen devam eden uygulamasının, geniş kabul görmesi gerektiğini belirtiyor.

Profesör McGlade, “Avrupa kıyı şeridini korumak için benimsenen politikaların uzun bir geçmişi olmasına rağmen, bu politikalar hiç bir zaman ortak bir bağlamda gerçekleştirilemedi. Bütünleşik kıyı bölgesi yönetimi, kıyı bölgesi ekonomilerini destekleyen tüm kaynakların korunduğu şekilde gerçekleştirilecek bir kalkınmaya yönelik ihtiyaçların dengelenmesi hedefi ile, kıyı bölgerinin daha uzun süreli görünümünü göz önüne alır ve tüm paydaşları da bu sürece dahil eder. Ayrıca, Avrupa kıyı şeridindeki çevresel, sosyo-ekonomik ve kültürel durumdaki kötüye gidiş hakkında kamunun düşüncelerini de dikkate alır” diyor.

Editöre Notlar:

Raporun tamamına aşağıdaki EEA web adresinden ulaşabilirsiniz: http://reports.eea.europa.eu/eea_report_2006_6/en

AÇA hakkında daha fazla bilgiyi internet sitemizden elde edebilirsiniz: http://www.eea.europa.eu

Avrupa Kıyılarından Gerçekler

  • Okyanus kirliliğinin yüzde 80'i, karadaki insan faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır.
  • Kıyılardaki nüfus yoğunluğu, iç kesimlerden daha fazladır. Avrupa’da, kıyı bölgelerindeki (NUTS3) nüfus yoğunluğu, iç kesimlere göre ortalama % 10 daha yüksektir. Hatta, bazı ülkelerde bu oran yüzde 50’yi de geçmektedir. Kıyı nüfusunun, Avrupa ortalama nüfus yoğunluğunun en az beş katı kadar olduğu birçok bölge bulunmaktadır.
  • 1990-2000 yılları arasındaki dönemde, doğal olmayan yüzeyler yıllık olarak 190 km2 artış göstermiştir. Doğal örtüden kentleşme ve altyapı inşaatına doğru kaydedilen geri çevrilemez dönüşümler, kıyı bölgelerinin sürdürülebilirliği açısından en büyük tehdit olarak değerlendirilmektedir. Yapılaşma amacıyla kullanılan alanların % 61’inin konut yapımı, hizmet ve eğlence sektörleri için kullanıldığı anlaşılmaktadır.
  • 1960lardan 1980lere kadar, Avrupa denizlerinde, özellikle de Akdeniz’deki saldırgan hayvanların sayısı oldukça büyük artış gösterdi. Bu hayvanların, yerel kıyı ekosistemleri üzerine etkilerini kontrol etmek zor ve masraflı hale geliyor. Denizanası ‘Mnemiopsis leydyi’ buna iyi bir örnek oluşturmaktadır. Bu canlıların1980’lerin sonlarında gemilerin balast sularına karışmalarının ardından sayılarında büyük bir artış meydana geldi. Bu durum, Karadeniz balık stoklarına, istiridye ve hatta yerli denizanası nüfusuna zarar verdi (AÇA, 2005b). Tüm ekosistemde ciddi değişikliklere sebebiyet veren bu denizanası, bir iç deniz olan Hazar Denizi’ne kadar ulaştı (Karpinsky et al., 2005)
  • 19. yüzyılın sonlarından bu yana küresel deniz yüzeyi sıcaklığı ortalama 0.6 °C kadar arttı. Deniz yüzeyinin bu ısınması, deniz organizmalarının dağılım değişimleri ve kaybının yanısıra anormal ve toksik pitoplankton canlı sayılarında da büyük artışlara neden oldu.

Irtibat Bilgileri

Medya danışma için iletişim:

Brendan Killeen
Basın Sözcüsü
İletişim ve Kurumsal İşler
Telefon: +45 33 36 72 69
Cep: +45 23 68 36 71

Marion Hannerup
İletişim ve Kurumsal İşler Başkanı
Telefon: +45 33 36 71 60
Cep: +45 51 33 22 43

For public enquiries:

EEA Information Centre

Enquiry form (English)


Permalinks

Belge İşlemleri