sonraki
önceki
öğeler

Article

Avrupa’da tarım: Gıdanın satın alınabilir, sağlıklı ve ‘yeşil’ hale getirilmesi

Dili değiştir
Article Yayınlandı 09.01.2014 Son değiştirilme 11.05.2021
Photo: © G. Karadeniz / EEA
Avrupa, gıdayı yeterli miktarlarda üretmek için, çevremizi ve sağlığımızı etkileyen yoğun tarıma dayalı bir uygulama sürdürüyor. Peki Avrupa, gıda üretimi için daha çevre dostu bir yöntembulabilir mi? Bu soruyu, Avrupa Çevre Ajansı’na bağlı, kaynak kullanımının çevre ve insan sağlığı üzerinde etkisi konusunda çalışmalar yapan birimin başında olan Ybele Hoogeveen'e sorduk.

Yakın zamanda yayınlanan bir AÇA gösterge raporunda gıda, çevre üzerinde etkiye sahip başlıca sistemlerden biri olarak tanımlanıyor. Gıda sistemi nedir? Bizi nasıl etkiler?

‘Gıda sistemi’ terimi, gıda üretmek ve tüketmek için kurduğumuz tüm süreçleri ve altyapıyı kapsar. Kapsamı içerisinde tarım, ticaret, perakende, taşıma ve tüketim yer alır. Gıda, temel bir insan ihtiyacıdır. Mevcut olmasının yanı sıra gıdamızın yüksek kalitede ve erişilebilir, diğer bir deyişle zehirli maddeler içermemesi ve satın alınabilir olması gerekir.

Sağlığımız ve refahımız ile gıda arasında güçlü bir bağ vardır. Yetersiz beslenme ve obezite, doğrudan gıda ile bağlantılı sağlık problemleridir. Tarım ayrıca, tamamı insan sağlığını ve refahını dolaylı olarak etkileyebilen iklim değişikliğine, hava ve su kirliliğine katkıda bulunur.

Daha yakından baktığımızda, tarımın çok önemli bir sosyoekonomik rolü olduğunu da görüyoruz. Birçok kırsal toplulukta, tarım yerel ekonominin belkemiğini teşkil eder; bize kültürel ve eğlence değeri sunan doğa ile etkileşimi ve bir yaşam biçimini temsil eder. Gıdamızı üretme şeklimiz, içinde yaşadığımız doğanın görsel güzelliğini de belirler.

Gıda üretimi ve tüketimi ile ilgili olarak Avrupa’da görebildiğimiz herhangi bir özellik ve eğilim var mı?

Avrupa genel olarak, modern tarımsal üretim sistemlerine ve tarıma uygun araziye sahiptir. Hektar başına düşen verimlilik, özellikle 20. yüzyılın ikinci yarısında önemli bir artış gösterdi. Tarımsal arazi ve iklim çeşitliliği göz önüne alındığında, Avrupa geniş bir yelpazede ürün üretiyor. Fakat aynı zamanda, çoğunlukla işlenmiş gıdaları ihraç etmekle birlikte başta kuru ot, taze meyve ve sebze gibi gıdaları da ithal ediyor.

Tüketim tarafında son yıllarda bazı beslenme değişiklikleri olmuştur. Örneğin, kırmızı et tüketimi son elli yılda önemli ölçüde arttı. Ancak 1995’teki seviyelere kıyasla, kişi başına düşen sığır eti tüketiminde %10’luk bir azalma görüyoruz. Diğer yandan Avrupalılar, daha fazla kümes hayvanı, balık ve deniz ürünleri, meyve ve sebze yiyor.

Gelecek yıllarda Avrupa’nın gıda sistemlerinin karşılaşacağı zorluklar nelerdir?

Avrupa’da ilgilenilmesi gereken başlıca iki konu vardır. Bunlardan ilki sosyoekonomiktir. Kentleşme ve yaşam biçimindeki bununla ilişkili değişiklikler, tarımın bir ekonomik etkinlik olarak giderek daha az cazip hale geldiğini gösteriyor. Avrupa’daki çiftçi sayısı azalıyor ve ortalama yaşam süreleri artıyor. Özellikle düşük verimlilikteki alanlarda tarımsal etkinliklerin sürdürülmesi zorlaşıyor. Tarımsal arazinin bir kısmı terk ediliyor ve bu durum, tarım etkinliklerinin aslında doğanın korunmasına yardımcı olduğu alanlar için yerel ekonominin ötesinde sonuçlara yol açabilir.

İkinci konu ise tarımda yoğunlaşmadır. Burada bahsettiğimiz husus, ölçek artırma, makineleşme, drenaj, sulama ve gübre ve böcek ilaçlarının uygulanması yoluyla hektar başına düşen daha yüksek verimdir. Bu durum karlılığı artırmanın yanı sıra tarım için daha az araziye ihtiyacımız olduğu anlamına gelir. Diğer yandan, tarım arazilerindebiyolojik çeşitliliğini azaltıyor ve toprak, nehir ve göllerdeki kirliliği artırıyor.

İklim değişikliği de Avrupa genelindeki tarımsal verimliliği etkileyecektir. Birçok bölgenin büyüme sezonlarındaki ve yağış miktarındaki değişikliklere uyum sağlaması gerekecektir.

Avrupa yoğun tarımdan yaygın tarıma geçebilir mi?

Düşük verimlilik sistemlerine geçiş, gerçekçi olmaz ve amaca ters düşer. Tarımın ekonomik ya da çevresel açıdan verimsiz olmasına göz yumamayız. Fakat aynı zamanda, tarım kaynaklı kirliliği de azaltmalıyız. Bu da bir ikilem yaratıyor. Organik tarım (böcek ilaçları ve gübre kullanmadan) da yoğunlaştırılabilir, ancak yoğun tarıma göre yaklaşık %20 daha az verim sağlayacağı tahmin ediliyor. Aynı miktarda gıdayı üretmeye devam etmek için, bu sefer tarıma daha fazla arazi ayırmamız gerekecektir.

Bu tür bir geçişin küresel etkileri de olacaktır. AB, en büyük gıda üreticileri ve ihracatçılarından biri olduğu için, verimindeki önemli bir azalma, küresel üretimi ve sonuçta gıda fiyatlarını da etkiler. Gıda fiyatlarında artış, özellikle düşük gelirli aileler olmak üzere toplumun her kesimini etkiler. Bu da erişilebilir ve satın alınabilir gıda hedefine ters düşecektir.

İdeal bir senaryo nasıl olmalıdır?

Tarım her zaman, çevreyi etkileyen başlıca insan etkinliklerinden biri olacaktır. Ancak bu etkiler bazı yollarla azaltılabilir. Yenilikçi, düşük girdili sistemlere doğru bir geçiş (örneğin organik ve hassas uygulamalı tarım tekniklerinin kullanılması), her şey göz önüne alındığında önümüzdeki en iyi yol gibi görünüyor.

Gıda, lif ve enerjiye yönelik artan küresel talep düşünüldüğünde, üretim tarafındaki iyileştirme muhtemelen yeterli olmayacaktır. Taşıma, perakende ve tüketim gibi gıda sisteminin diğer kısımlarında ek kaynak kullanımı kazançlarına ihtiyacımız bulunuyor.

Geniş çaplı araziler, et üretmek üzere büyükbaş hayvanları beslemek için kuru ot üretiminde kullanılıyor. Daha az etten daha çok sebzeye doğru bir beslenme değişikliği, küresel arazi kullanımı üzerindeki baskıyı kesinlikle hafifletecektir. Ya da gıda atığı örneğini ele alalım. Avrupa’da üretilen gıdanın %30’u ila %40’ı atılıyor. Gıda atığı tarlada başlayıp, taşımada, perakende satışta devam ediyor ve evlerimizde sonlanıyor. Her adımda, tüketmediğimiz zaman bile, gıda için kullanılan araziyi, suyu ve enerjiyi boşa harcıyoruz.

AB’nin Ortak Tarım Politikası burada kilit bir rol oynuyor. Yakın zamandaki reformlar, çiftçilere yapılan ödemeler ile elde ettikleri verim arasındaki bağı büyük ölçüde kopardı. Çevre mevzuatı ile uyum, artık finansal destek için gerekli nitelikler arasındadır ve bazı yeşillendirme önlemleri zorunludur. Bu durum, aşırı üretimi önlememize yardımcı olmak ve çevresel baskıları hafifletmekle birlikte, örneğin mineral gübrelere ve böcek ilaçlarına bağımlılığı azaltmak gibi daha fazla şey yapılabilir.

Tarım sektörü aynı zamanda, enerji (biyolojik yakıt), konut ve kentsel alanlara sahip arazi için de rekabet ediyor. Daha iyi bir mekan planlaması — yoğun tarım nerede olacak, yaygın, düşük girdili tarım nerede sürdürülecek — araziyi daha etkili kullanmamıza ve insanların çevre baskısına daha az maruz kalmasına yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak ideal senaryo, elimizdeki kaynakların, özellikle de toprağın ve suyun daha etkili kullanımını öngörüyor. Yakın zamanda sunduğumuz Gösterge Raporu, kaynak kullanımına daha geniş bir açıdan bakarak gıda sistemini enerji, ev ve malzeme gibi diğer ana sistemlerle ilişkilendiriyor.

Ybele Hoogeveen

Röportaj, Aralık 2013 tarihli AÇA bülteninin 2013/2 sayısında yayınlanmıştır

Permalinks

Geographic coverage

Belge İşlemleri