All official European Union website addresses are in the europa.eu domain.
See all EU institutions and bodiesGezegenimiz için bir şey yap, sadece gerektiğinde bu sayfayı yazdır. Eğer milyonlarca insan aynısını yaparsa, küçük bir hareket bile çok büyük bir fark yaratabilir!
Article
Toprak iklim değişikliği, su yönetimi ve biyoçeşitlilik kayıpları gibi küresel çevre problemleri arasında oldukça önemli bir bağlantıyı ifade etmektedir
José Luis Rubio, Avrupa Toprak Koruma Topluluğu Başkanı
Toprağı ifade etmek üzere toz, çamur, kil, zemin, yer gibi birçok terim kullanıyoruz, ancak toprağa hak ettiği önemi hiçbir zaman vermiyoruz. Günümüzün sanal dünyasında birçoğumuzun toprakla bağlantısı hemen hemen hiç kalmamıştır. Ancak, toprak dünyanın yaşayan derisidir, aşağıdaki ana kaya örter ve dünya üzerinde yaşanabilmesini mümkün hale getirir. Hava ve su gibi toprak da yaşam destek sistemimizin bir parçasını oluşturmaktadır.
Atalarımız toprakla daha yakın bir ilişki içerisindeydiler. Geçmişte birçok insan her gün toprakla uğraşıyordu. Eskide, toprak gıda temini için daha kritik bir görev üstlenmekteydi. Ancak, geçmişte toprağın devasa büyük bir doğal karbon deposu olarak iklim değişikliğindeki kritik rolü bilinmemekteydi.
Toprak sınırlı bir kaynaktırBu elmanın(7) Dünya gezegeni olduğunu kabul edelim. Elmayı dört eşit parçaya bölün ve bunlardan üçünü atın. Kalan çeyrek elma dünyanın kara parçasını temsil eder. Bu kara parçasının yüzde ellisi çöller, kutup veya dağlardan*, bir başka ifadeyle tarım yapılamayacak kadar sıcak, soğuk veya yüksek yerlere karşılık gelir. Bu nedenle, kara parçasını temsil eden çeyreği de ikiye bölün. Kalan elma parçasının yüzde kırkı ise tarım üretimini desteklemeyecek kadar kayalık, sığ, zayıf veya suludur. Bu parçayı da çıkarttığınızda, elmadan geriye çok küçük bir parça kalır. Yüzeyi kaplayan ve koruyan kabuğa dikkat edin. Bu ince katman yeryüzündeki yüzeysel toprak tabakasını temsil eder. Elmanın kabuğunu soyduğunuzu düşünün, bu şekilde dünyanın tüm popülasyonunun beslenmesi için oldukça az miktarda verimli toprak bulunduğunu anlayabilirsiniz. Bu verimli topraklar ayrıca binalar, yollar ve katı atık depolama alanları için de kullanılmaktadır. Ayrıca, kirliliğe karşı ve iklim değişikliği etkilerine karşı da duyarlıdır. Toprağımızı her geçen gün kaybediyoruz. *Tarımsal üretim için uygun olmayan arazilerin büyük bir bölümünün CO2 emilimi açısından önem taşıdığını unutmayın. |
Toprak, bitkilerin iki katı kadar organik karbonu bünyesinde tutar. AB topraklarında 70 milyar tondan fazla organik karbon bulunmaktadır, bu da toplam küresel karbon bütçesinin yaklaşık %7'sini ifade etmektedir(8). AB'de toprak bünyesinde depolanan karbonun yarısından fazlası Finlandiya, İrlanda, İsveç ve Birleşik Krallık sınırları içerisindeki turba bataklıklarında tutulmaktadır.
AB Üye Ülkelerinin her yıl tüm kaynaklardan 2 milyar ton karbon emisyon salınımına neden olduğunu dikkate alırsanız bu rakamı daha doğru değerlendirebilirsiniz. Toprak bu yüzden iklim değişikliğinde belirleyici bir rol oynamaktadır. Avrupa topraklarından atmosfere gerçekleşecek her %0,1'lik karbon emisyonu, otoyollarda ilave 100 milyon aracın neden olacağı karbon emisyonuna eşittir. Bu da AB'de şu anda mevcut araç sayısının iki katıdır.
Biliyor muydunuz?
|
Toprak ile karbon depolama arasındaki kritik madde ‘toprak organik maddesidir’ (SOM). Bu da topraktaki canlı ve ölü tüm maddelerin toplamıdır ve bitki kalıntılarını ve mikroorganizmaları da içine alır. Çevre ve ekonomi için hayati işlevler yerine getiren, oldukça değerli bir kaynaktır ve mikroskobik ölçekte tüm bir ekosistemi temsil etmektedir.
SOM, toprağın verimliliğinde çok önemli bir rol oynar. Özellikle bitkiler için yaşam iksiridir. Besin maddelerini toprağa bağlar, depolar ve ihtiyaç duyulduğunda bitkilerin kullanmasını sağlar. Bakterilerden kurtçuklara ve böceklere kadar tüm toprak organizmalarının yuvasıdır ve bu canlıların bitki artıklarını bitkiler ve ekinler tarafından kullanılabilecek besin maddelerine dönüştürmesine olanak sağlar. Ayrıca, toprak yapısını korur ve böylece suyun filtreleme özelliğini iyileştirir, buharlaşma miktarını azaltır, su tutma kapasitesini arttırır ve toprağın sıkışmasını önler. Ayrıca, topraktaki organik maddeler kirleticilerin parçalanmasını hızlandırır ve kirleticileri partiküllerine bağlayarak, yüzey sularıyla taşınma riskini azaltır.
Fotosentez mekanizması ile, büyüyen tüm bitkiler kendi biyokütlelerini oluşturmak için atmosferden CO2 absorbsiyonu gerçekleştirirler. Ancak, bir bitki toprağın üstünde büyüdüğü kadar, gizli bir şekilde toprağın altında da eşit miktarda büyür. Kökler sürekli olarak toprağa çeşitli organik bileşikler salarak, mikrobiyal yaşamın beslenmesini sağlar.
Bu da topraktaki biyolojik faaliyeti arttırır ve SOM bozunmasını hızlandırır, böylece bitkilerin büyümesi için gerekli olan mineral besin maddeleri salınır. Ayrıca, bu mekanizma tersi yönde de çalışır: bir miktar karbon, karbonu kilitleyen ve yüzyıllar boyunca atmosfere salınmasını önleyen kararlı organik bileşiklere transfer edilir.
Çiftçinin tarımsal yönetim uygulamasına, toprağın tipine ve iklim koşullarına bağlı olarak, biyolojik faaliyetin net sonucu, SOM açısından olumlu veya olumsuz olabilir. SOM miktarının artması, (diğer olumlu etkilerine ek olarak) uzun vadede atmosferden karbon emilmesini sağlar. Organik madde miktarının azalması, CO2 salınması, bir başka ifadeyle yönetim uygulamalarımızın insanların neden olduğu toplam emisyon miktarına ilave yük bindirmesi anlamına gelmektedir.
Bu nedenle, arazileri kullanım şekli, karbon ile ilgili toprak problemlerinin çözümü ile doğrudan bağlantılıdır. Bir başka önemli husus da otlakların, yönetilen orman arazilerinin veya doğal ekosistemlerin tarım arazilerine dönüştürülmesi durumunda toprağın karbon salmaya başlamasıdır.
Canlı ve sağlıklı toprakta besinlerin yaşamı desteklemeyecek ve hatta çoğu zaman yaşamı yok edecek şekilde çekildiği ‘çölleşme süreci’ Avrupa topraklarının karşı karşıya kaldığı problemlerin oldukça dramatik bir sonucudur.
‘Kuraklık, değişkenlik ve yağışların şiddetli doğası ile geçmişteki ve mevcut insan aktiviteleri sonucu hassaslaşan topraklar güney Avrupa'nın büyük bir bölümünün çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gösterir.’ José Luis Rubio, Avrupa Toprak Koruma Topluluğu Başkanı ve Valensiya Üniversitesi ve Valensiya Belediyesi tarafından yürütülen bir toprak araştırma biriminin başkanı.
Güney, orta ve doğu Avrupa'nın %8'lik bir bölümü, yani 14 milyon hektarlık bir alan mevcut durumda çölleşmeye karşı oldukça yüksek bir hassasiyete sahiptir. Orta düzey hassasiyete sahip alanlar da dikkate alınırsa bu miktar 40 milyon hektara çıkmaktadır. Avrupa'da en çok etkilenen ülkelerin başında İspanya, Portekiz, Güney Fransa, Yunanistan ve Güney İtalya gelmektedir(10).
‘Toprağın kalitesinin erozyon, organik madde kaybı, tuzlanma ve toprak yapısının tahribatı nedeniyle kademeli olarak bozulması spiral bir mekanizma halinde su kaynakları, bitki örtüsü, fauna ve toprak mikroorganizmaları gibi diğer ekosistem bileşenlerine sıçramakta ve bu da terk edilmiş ve verimsiz bir arazi meydana getirmektedir.
‘Çölleşmenin sonuçlarının anlaşılması ve hatta fark edilmesi çoğu zaman oldukça güçtür, çünkü genel olarak bu sonuçlar gizli ve fark edilmeyecek şekilde meydana gelir. Ancak, bataklıkların tarımsal üretim üzerindeki etkisi, sellerin ve toprak kaymalarının artan ekonomik maliyetleri, arazinin biyolojik kalitesi üzerindeki etkiler ve karasal ekosistemin devamı üzerindeki genel etkiler çölleşmenin Avrupa'daki en ciddi çevre problemlerinden biri olmasına neden olmaktadır.’ José Luis Rubio.
Toprak, oldukça önemli ve çok karmaşık bir doğal kaynaktır ve toprağın değeri hala büyük ölçüde göz ardı edilmektedir. AB mevzuatı, tüm tehditleri kapsamlı bir şekilde ele almamaktadır ve bazı Üye Ülkelerde toprağın korunmasıyla ilgili özel mevzuat yürürlüğe konmamıştır.
Avrupa Komisyonu uzun yıllardır toprak politikasına yönelik öneriler geliştirmektedir. Birkaç Üye Ülke bu önerilere itiraz etmiş ve ardından politika geliştirme süreci duraklamıştır. Bu nedenle, toprağın hava ve su gibi diğer önemli bileşenlerle aynı şekilde korunması mümkün olmamaktadır.
Özel konu: TurbalıklarTurba ekosistemleri tüm karasal ekosistemler arasında en verimli karbon depolama sistemidir. Turbalıklar, Dünya yüzölçümünün yalnızca % 3'ünü oluştururlar, ancak dünyadaki tüm toprak karbonunun %30'unu içerirler. Bu da uzun vadede bataklıkları dünyadaki en verimli karbon depoları haline getirir. Ancak, insanlar tarafından yapılan müdahaleler doğal üretim ve çürüme dengesini kolayca bozabilir ve bataklıkların karbon salan alanlar haline gelmesine neden olabilir. Turba drenajlarından, yangınlardan ve üretimlerden kaynaklanan CO2 emisyonlarının yıllık en az 3.000 milyon ton olduğu tahmin edilmektedir; bu da dünya genelindeki fosil yakıtlarından kaynaklanan emisyonların %10'una karşılık gelir. Turbalıkların mevcut yönetimi genellikle sürdürülebilir değildir ve biyoçeşitlilik ve iklim üzerinde olumsuz bazı temel etkilere sahiptir.(11) |
7. Doğal Kaynakları Koruma Dairesi, Birleşik Devletler Tarım Bakanlığı
8. Avrupa Komisyonu: Avrupa Komisyonu, 2008, “Toprak ile iklim değişikliği arasındaki ilişkiler hakkındaki mevcut bilgilerin gözden geçirilmesi
9. http://ec.europa.eu/environment/pubs/pdf/factsheets/soil.pdf
10. Akdeniz Havzasında Çölleşme Bilgi Sistemi (DISMED)
11. UNEP Raporu, 2011, Bataklıklar, Biyoçeşitlilik ve İklim Değişikliğine İlişkin Değerlendirme
For references, please go to https://eea.europa.eu./tr/articles/toprak or scan the QR code.
PDF generated on 2024.11.26 15:57
Engineered by: AÇA Web Ekibi
Software updated on 26 September 2023 08:13 from version 23.8.18
Software version: EEA Plone KGS 23.9.14
Belge İşlemleri
Diğerleri ile paylaşın